Zemheri,
Anlatması zor, bir fırtınanın içinde sürüklenip gidiyorum. Bu bir veda değil dünyaya, bir doğuş, bir merhaba. Sanmıyorum ne zor olduğunu yaşamanın ve nefes almanın, Orhan Veli kadar hidayetkar olmanın. Bir ormanın içinde yürüyorum, bir ağaca selam verip, bir çimene bakakalıyorum. Zor zanaat olmalı, kocaman ağacı yaratıp da ufacık böceği unutmamak dünyaya. Sevgi, nefret, heyecan hiç birini karıştırmadan birbirine, öylece koşmak temmuz aylarına.
Tarumar edilmiş vicdanlar görüyorum sokaklarda, bir figan bir feryat gibi uçuşan saçlar ara ara. Aklımdan ne şarkılar geçiyor o an. Bir Barış Manço doğuyor, Bir Cem Karaca yürüyor gönlümün çıkmaz sokaklarında. Bir çocuk neşesi midir bilmem, "Anlatması zor, bir fırtınanın içinde sürüklenip gidiyorum"
Bazı günler sancılar başlıyor kadınlarda, bazı geceler gözyaşları adamlarda. Gecenin üçünde bir çocuk kahkahasından garip olan ne var? Akıl hastanesi koridoru, bazen tatil köyü rekoru, biraz da şarapçıların mürekkepleri, biraz daha yalan. Heyecan ne müteşekkir edilen şey. Korkuya, mutluya, hüzne, ayrılığa. Bir başlangıç mı doğuran yoksa yeni dünyaları yutan?
Özür dilerim, efendim. şairane konuşamadığım için. Cümlelerim kölelere ulaşamayacak kadar yetersiz, efendilere sahip olamayacak kadar hiddetsiz. Kalemim kırılabilir bir mahkemede belki. Bu bir idam zamanı değil, kurşunumun bittiğinin habercisidir. Kendi davamda bir sanık bir savcı bir hakimim, belgelerimde divan şiirleri yazılı, suçlarım toplum için sanat belki, ya da unutmak bir düz yazının bir devrik tarihini.
Hiç habersiz geliverir bazen sokaklarına konserler, nedendir bilinmez mahkemelerden taşan soluklar. Somurtkan tramvaylarda bir istanbul havası, bir zemheri edası. Ne zor şey düşünmek. Tükenmez kelime, ya da virgüller ama bir türkü sustuverir mürekkebini. Bakarsın güneşe, eritmez de terletir, bakarsın dolunaya, aydınlatmaz da yüzünü gösterir.
Bazen yeni bir dünyaya doğuverir 80'ler, 30 yaş sendromunda bir kadınla karşılaşırım. Bol paça pantolonlarına takılıp düşerim 00'lara. Bir pikaba ulaşamadan ne zor şey plağa anlam yüklemek, hangi şarkı olduğunu bilmeden, ne zor şey sözlerine ağlamak. Ben bir yeşilçam filmiyim. Aksanlara takılıp düşerim Türk sinemasına. Bir Tarık Akan gözü, bir İlyas Salman sözü. Ne zor şey, rol bilmeden yaşamak.
Şimdi sevmek bir romanı, yeniden yazmak bir insanı, bir kahramanı. Ne zor şey bir masalı okumadan yaşamak. Şimdi sevmek dünyayı, yeniden tanışmak doğayla. Ne zor şey bir yılanı görmeden ondan korkmak. Kaldı kelimelerim kifayetsiz, gönlümde insanlar kıyafetsiz. Ne zor şey şimdi ısıtmak dünyayı. "Anlatması zor, bir fırtınanın içinde sürüklenip gidiyorum"
"Bilmezdim şarkıların güzel
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum."
Selin TEKTAŞ
26.05.2017
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder