3 Mart 2019 Pazar


İşte bakın, ben de insanım! 

Ellerimin kuruduğu, dudaklarımın çatladığı şu soğuk kış gecelerinde yalnızlık nedir tadıyorum. Ne kimseye haber salıyorum, ne kalbimdeki şehrin trafiğine kalıyorum. Saat sabah 05:08, vicdanımın ışıkları kapalı, uyuyor düşüncelerim. Neredeyse sabah olmak üzere. Oysa ki ben yalnızlığımla dertleşiyorum. Yazdığım şiirler canlanıyor bu gecelerde, bir piyes izliyorum sanki! Rüyalarım ellerimden tutuyor ve sokuyor bir öykünün içine. Sonu tamamlanmamış ya da ölmüş sahibi. Hapsoluyorum derken, vicdanımda bu saatlerde uyuyan düşüncelerim, açıyor gece lambasını ve bağırıyor bana; “Yahu ne oluyor bu saatte, uyusana aptal insan!”

Özür mü dilemeliyim onlardan? Ne bencilim, içimde yaşayan her fikrin bir evi var. Bense ev sahibi. Kiracılarımı mutlu edemiyor belki de onlara hak ettikleri yaşamı veremiyorum. Onlar da terk etmiyor beni. Ne garip, ne acı ki fısıldıyorlar birbirlerine; “terk edersek öldürür kendini!”

Beynimde isyan var! Uyanın!

Adım attığım her sokakta ayrı bir anı bırakıyorum yollara. Bir kaldırıma saçım düşüyor, sağ şeritte ayak izim kalıyor. Öldüğümde o saç telim gelemeyecek benle toprağa! Ne hoş, ben çürürken o salınacak rüzgarda. Belki birinin ayağına yapışacak ve daralacak ruhum o an; “Ne olur kurtar beni buradan!”
Kimedir bu yalvarışlarım, için için yakarışlarım? Bir çığlığın arkasındayım, bir ayrılığın sonunda, bir aşkın vedasıyım. Sahi, kimim ben bu koca dünyada, bir kalbim var diye, üç nefes aldım diye, nedendir bu kadar gözyaşım? Özgürlüğüm, insanlığım ve yazılarım, beynimde ayaklanmış düşünce toplumuma bağırıyor; “İşte bakın, ben de insanım!”
Birkaç damla kalmış mürekkebimin son aşığıyım. Benden başka kimi vardır? Ömrünü tüketen şu beyaz kağıtlar mı? Ne yazık, tanımıyor katilini. Oysa benim öldüren ve benim cellatı; biliyorum iki yüzlüyüm ama değilim ona yabancı. Bilirim ne denli acılar yaşar şu mürekkep, neler yaşar da başkasının yazdıklarını anlatır. Bir derdi kendinedir; bitmesine yakın. Bir de dostu vardır; aynaya baksa katilidir ağladığının.

Beynimde isyan var! Uyanın!

 Nedir sizi bu denli uykuya iten? Güneş batmasa uyur muydunuz sahiden? Son cümlelerim bunlar, son kelimeler. Mürekkebim biterken götürüyor her fikrimi birer birer. Oyuna gelmişim ne yazık! Ahlar etmeyeceğim sana elimdeki kalem, bilirim ilk ben başlattım savaşı, ben silah doğrulttum sana, nerden bileyim senin bir ayna olduğunu, vurmuşum kalbimden kendimi; kalemim oyun oynamış da yazmamış hiçbir şeyi.

 “Günahkârsın sen, öldür kendini!”
“Bir tutuklunun düşlediğiyle
Seni aydınlatan ışık aynı mı?

Neden soyunur ağaçlar,
Beklemek için karı?” Pablo Neruda

Selin Tektaş
İstanbul, Beyoğlu
03.03.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder